24.10.2014 / 19:27

Abdullah AYAN

Valilerin sihirli değneği yok

Valilerin sihirli değneği yok, bırakın da işlerini yapsınlar...

 Seçilen Belediye Başkanları ve başta Valiler olmak üzere atanan bürokratların kapısına yığılan "hayırlı olsun" , "hoş geldin" serenatçılarını gördükçe, oturup "bırakın da işlerini yapsınlar" uyarılarını dile getirdiğim yazılar eskilerde kaldı.

Bu türden uyarıların işe yaramadığını öğreneli epeyi zaman oldu, bu nedenle benzer uyarıları yapan sınırlı sayıdaki arkadaşı hüzne karışan gülümsemeyle izliyorum.

Çünkü biliyorum ki, bu konuda yazılıp çizilenler birilerini etkilemek şöyle dursun, aksine kamçılıyor. Duymayanlar bile bu tür ziyaretleri "aman acaba bir şey mi atladım, treni mi kaçırdım" mantığıyla değerlendirip, hemen kuyruğa giriyor.

Sadece bu gerçeğe ermedim, sorunun "bizim köyde sağırlar, birbirini ağırlar" sendromundan çok daha derinlerde ve hayli ciddi bir sistem meselesi olduğunu da yaşayarak öğrendim.

Sistem sorunu çünkü, ister Belediye başkanı, ister Valinin kapısına dizilenler aslında herhangi bir komşuya hoş geldin veya hayırlı olsun tavrıyla değil, o koltukların Türkiye ve benzeri yerlerde taşıdığı güce temenna çakma niyetiyle hareket ediyor.

Onların derdi cübbeyi giyene şirin görünmek, cübbeyi çıkardığı an aynı tiplerin selamı sabahı kestiğine o kadar çok tanık oldum ki, oturup yazsam binbir gece masalları kıskanır.

Fazla geçmişe gitmeye gerek yok...

Çok taze bir örneği hatırlatıp çok basit bir soru sorayım:

Hasan Basri Güzeloğlu Kocaeli valiliğine atanmayıp merkeze alınsa o Valilik konağı önünde toplanan ve salya sümük ağlaşan koca koca adamların kaçını orada görebilirdiniz?

Güzeloğlu' nu gişelere kadar yolcu edenlerle ertesi gün yeni Valiyi aynı gişelerde karşılayanların veya randevu için kuyruğa girenlerin çoğunun aynı simalar olmasını tesadüf mü sanıyorsunuz?

Kesmediyse bir başka örnek vereyim:

Akif Tığ' a Valiyken "babam" diye sarılanların kaçı bugün artık Mersin'li sade vatandaş kimliğiyle dolaşan aynı Tığ' ın hatırını soruyor?

Yıllarca kimi politikalarını, eylemlerini yerden yere vurduğum, ilkelerime aykırı bulduğum kimi davranışlarını sert dille eleştirdiğim Tığ' ı savunanlar ve o yazılar nedeniyle benimle selamı sabahı kesenler bugün aynı Tığ' ı gördüklerinde başlarını çeviriyorlarsa burada elbette ahlakı sorgulayalım ama "sisteme biat etme" kültürüyle yetişen o insanlara fazla da kızmayalım.

Sadece Tığ' mı? Daha yakınlardan, bugünlerden Özcan dönemini hatırlatayım:

Üç kez seçilmesine rağmen her seçimden sonra kapısına dizilen binlerce insandan geriye kaç kişi kaldı? Odasında bir çay içmek için ne çabalar sarf ettiklerine tanık olduğum o anlı, şanlı nice iş adamından kaç kişi telefon açıp hatırını sorma ihtiyacı hissetti.

Etmezler çünkü bu topraklar "kral öldü yaşasın kral" düsturu yanında "padişahım çok yaşa" nidalarıyla yoğrulmuştur.

Çoğu insanın okumayacağını, okuyanların da tavrında zerrece değişiklik olmayacağını bilmeme rağmen bunları bir kaç nedenle hatırlatma, yazma gereği duydum.

Bir nedeni; giden Vali Güzeloğlu...

Farklı bir dostluk köprüsünü kurduğum, bilinenlerden çok bilinmeyen görev anlayışıyla bu kentte belki de yıllar sonra anlaşılacak bir insana karşı samimi duygularımı oturup yazacak iştah bile bırakmayan vıcık vıcık sırıtan iki yüzlü tavırlar, hatta kağıda kaleme dökülen satırlar...

Oysa Güzeloğlu bana göre o destansı anlatılardan çok ve zaman içinde bu kentin özlem duyduğu ortak yaşama iradesine, barışa verdiği katkılarla hatırlanacaktır, hatırlanmalıdır.

Güzeloğlu; kaos dengesi üzerinde oturan, ülkenin yönetilmesi hayli zor insan dokusuna ve sayısız denklemin bir araya getirdiği hayli karmaşık yapıya rağmen, 55 ay boyunca bu kenti kırmadan, dökmeden idare etme başarısını gösterdi.

Nispeten genç yaşına ve daha önce bırakın böylesi bir ili, büyükşehir olarak nitelendirilebilecek bir başka ilde görev yapmamasına rağmen, büyük bir olgunlukla Mersin' i usta bir orkestra şefi gibi yönetti.

Benim için olmazsa olmaz değerdeki hasleti işte buydu. Belki de doğduğu toprakların işlediği genleri itibariyle zaten doğası hümanist olmasını gerektiriyordu ve o nedenle pek te zorlanmadı böylesine karmaşık, çok renkli, çok dilli, çok dinli bir kenti ve o kentte yaşayan sayısız tabiata sahip insanı anlamakta.

O nedenle dilimin döndüğünce ve son yıllarda sayıları gittikçe azalsa da, kanaatimi paylaşma ihtiyacı duyan kimi insana Güzeloğlu' nun en azından bir yıl daha ve Özcan tarzından

Kocamaz yöntemine evrilen Mersin' in o çok kritik geçiş sürecinde bu kentte kalmasının önemini dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım.

Güzeloğlu' nun işsizliğe, kendisinden önce çok daha kötü durumda olan eğitime, sağlığa katkılarından, çözüm odaklı çabalarından çok bu yönü benim için önemliydi.

Yeterli oldu mu? Olsa oturup bunları yazmazdım.

**
Yeni Valinin kapısını aşındıranların verdiği demeçlere bakıyorum da, bu insanların çoğu korkarım ki "Valilerin elinde sihirli değnek var" sanıyorlar.

Kimisi bitmeyen Çukurova Havalimanını, kimisi yılan hikâyesine dönen Antalya yolunu, kimisi Kazanlı turizm projesini o tuttuğu sihirli değnekle dokunup hayata geçireceğini sanıyor.

Oysa Valilerin eski dönemlerde de böylesine bir gücü yoktu, hele son Büyükşehir Belediye düzenlemesi ve o düzenlemenin İl Özel İdarelerini ortadan kaldırmasıyla o zaten sınırlı sorumlu yetkileri de ortadan kalktı.

Valiler merkezi idarece atanan bürokratik kadrolara bağlı müdürlüklerin koordinasyonu dışında sadece bulundukları il ile gücü günden güne artan Ankara arasında köprü olma görevi dışında misyona sahip değiller.

O kapıları aşındıran ve kuyruğa giren nice dernek, kurum, platform veya iş adamı kisvesi altında pek çok işe imza atan nice zat-ı muhterem bu gerçeği bilmez mi?

Bilirler bilirler de, o sözünü ettiğim Müdürlükler, devlet emrindeki kurumlar var ya...

Not: Ah o müdürlükler diye başlayacaktım, aklıma Akdeniz Oyunları sürecinde yaşananlar ve kaleme aldığım için neredeyse taşlandığım yolsuzluk kokan işlerle ilgili Sayıştay raporu geldi.

Devletin en yetkili denetleme organının altını çizdiği skandallarla, geçmiş bir yıl boyunca pratikte tanık olduğum, yazılarımda anlatmaya çalıştığım organize işler arasındaki organik bağları, benzerlikleri bir başka yazıda ele alma umuduyla...

 

 

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Yerel seçimler ve Mersin ittifak denklemleri... - 30.11.2017
>> Seçimlere doğru ittifaklar, Mersin özelinde durum... - 24.11.2017
>>  Tuz deposundan Taş Bina' ya... -41- (Akkahve işletmecisi Hasan' ın öyküsü) - 20.11.2017
>> Seçimlere doğru umumi manzara... - 16.11.2017
>> Tuz deposundan Taş Bina'ya -40- (Tek tipleştirmeye karşı çok renkliliğin hikâyesi) - 15.11.2017
A24 Yazarları
Recep Ali AKSOYLU Ahmed KAYMAK
Kitap israfına şimdi de EBA mı eklendi
Tüm Yazarlar