16.11.2017 / 12:58

Abdullah AYAN

Seçimlere doğru umumi manzara...

İster zamanında yapılsın, ister öne çekilsin, Türkiye eskilerin deyimiyle seçim sath-ı mailine (yokuş aşağı hızla ilerleyen hatta yuvarlanan süreç) girmiş bulunuyor.

 Belli ki erken yapılırsa 2018, zamanında gerçekleşirse 2019' a kadar ülkede başta ekonomik gidişat atılacak her adım, ortaya çıkacak her gelişme sandığın önümüze gelme tarihinden etkilenecek.

Seçimin yaklaştığının emareleri her zaman olduğu gibi seçim sistemiyle ilgili tartışmaların gündeme gelmesi...

Örneğin MHP Genel Başkanı Bahçeli' nin dillendirdiği %10' luk barajın indirilmesi...

12 Eylül darbecilerinin İslamcılar ve Kürtler Meclise girmesin diye çıtayı barajın zor aşılacağı noktaya koymalarının üzerinden onca yıl geçmesine rağmen dokunulmayan tabu belli ki, bu kez yıkılacak.

Ama ne pahasına?

Barajın altında ezilirler hesabı yapılan İslamcılar o barajı yıkmak şöyle dursun önce iktidara gelmiş, şimdi de muktedir olarak ülkeyi neredeyse tek parti olarak diledikleri biçimde yönetiyorlar.

Hem de 15 yıldır...

Ve kendileri için baraj koyulanlar, bir zamanlar şikayet ettikleri, adaletsiz buldukları o barajı "biz mi koyduk ki, kaldıralım!" biçiminde söylemlerle savunma noktasına savruldular.
Savruldular ama şu anda resmen adı koyulmasa da fiili koalisyon ortağı Bahçeli' nin dile getirdiği yüksek baraj şikayetini artık duymak zorundalar.
En azından Erdoğan yapılacak başkanlık seçimlerinde oy oranı nereye düşmüş olursa olsun MHP' de kalmış olan seçmene muhtaç...

Muhtaç çünkü oturduğu koltuktan kalkmaması için %50+1 gerekiyor.

MHP' nin kendi içinden zoraki doğumuna yol açtığı İyi Parti' nin daha ayak seslerinin duyulmasıyla baraj tehlikesini görüp, düşürmekten başka çaresi yok ve belli ki, Erdoğan en sadık müttefikini kırmamak için zaten başlayacak yeni sistemde anlamsız ve işlevsiz hale gelecek barajı belki de tümüyle ortadan kaldıracak farklı arayışlara girecek, ya da daha doğru ifadeyle girmek zorunda kalacak...

Neden anlamını yitirdi baraj?

Yitirdi çünkü, altında kalmaları amaçlanan Kürtler önce bağımsız adaylarla Meclise girdiler, bir sonraki aşamada da tıpkı Haziran 2015' te olduğu gibi %10' luk barajların hayli üstüne çıktılar.

Bugün de seçim olsa, baraj HDP' den çok MHP' yi zorluyor.

Anlamını yitirmeye yitirdi de,ya Milletvekilliğinin hatta Meclisin bir anlamda işlevsiz kalması!

Meclis yeni Başkanlık sistemiyle eski etkisinde olmayacak...

Başkan veya Türkiye' deki mevcut haliyle partili Cumhurbaşkanı ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle, kendi çevresine topladığı dar kadroyla yönetecek ülkeyi.

Zaten 12 Eylül sonrası kanun hükmünde kararnamelerle, sınırlı denetim mekanizmalarıyla gücü azalan Meclis, artık iyice işlevini yitiriyor.

O nedenle fiili olarak Mecliste kaç sandalyesi olursa olsun, Başkanı frenleyecek çoğunluğa sahip olmayan partilerin sembolik Milletvekilliği dışında ne yapabilecekleri bile tartışmalı...

O kadar ki, referandumda kıl payı "evet" alan değişiklikle bütçe yapması, bakanlar hakkında gen soru önergesi vermesi bile fiili olarak bitmiş bir TBMM' nin çatısı altında yer alacak Milletin vekilinin sembolik temsil dışında nasıl bir etkisi olabilir ki?

Bugün bile bırakın Milletvekillerinin önergelerini, örneğin Meclis Bütçe Komisyonunda kendi bütçesi görüşülen bakanların yöneltilen soruları bile yanıtlamadığı günlerden geçmekteyiz.

Bu durumda ileride Vekilleri neyin beklediğini tahmin etmek zor değil..

Özetleyeyim...

Belli ki, baraj kalkacak veya en azından %5-7 arası bir yerlere çekilecek.
Belki de önümüzdeki günlerde dar bölge gibi siyasi tabloyu tümüyle değiştirecek ve Meclisteki parti yapılarını köklü biçimde etkileyecek radikal sistem değişiklikleri de gündeme gelecektir.

Bana kalırsa yakın gelecekte tabloyu asıl genel ve asıl ağırlığıyla yerel seçimlerde ittifak denemeleri, modelleri gündeme damgasını vuracak...

Yereldeki ittifak çabaları aynı zamanda Erdoğan' a karşı muhalefet cephesinin Başkan adaylarını belirlemesinin de bir ön denemesi olacak.

Bakın, aşağıdaki sözler, ben makaleyi tamamlarken Bahçeli tarafından Meclis kürsüsünde deklare ediliyordu:

"Partimiz AK Parti ile Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini 2019' da tesis etmek maksadıyla sonuna kadar ve birlikte yan yana mücadelesini sürdürecektir"

Hiç bir yoruma yer bırakmayan netlikteki sözler ve tavır yeni dönemde hangi partinin kiminle kol kola yürüyeceğini göstermekte...

Gelelim ortaya çıkan ve çıkacak olan ittifakların önümüzdeki yerel seçimleri nasıl etkileyeceği konusunda...

Bu alanda Mersin, partilerle temsil edilen tabanların oy oranları bakımından ciddi bir laboratuar niteliğinde.

AK Parti, CHP ve MHP' nin birbirine yakın ve HDP' nin de hayli güçlü oy oranlarına sahip olduğu Mersin' de yerel seçimlerin özellikle de Büyükşehir Belediye Başkanlığının kaderini gizli, açık ittifaklar, pazarlıklar belirleyecek.

Örneğin AK Parti-MHP Türkiye genelinde sürdürdükleri birlikteliği Mersin' de bir ittifaka dönüştürür mü?

Ülke genelinde daha şimdiden MHP' yi derinden etkileyen İyi Parti Mersin' de MHP' den ne götürür?

Son on beş yılda ağırlığını tümüyle yitiren ve tüm alanı AK Partiye kaptıran merkez sağ, İyi Parti ile yeniden canlanır mı?

Erdoğan tek adamlığına karşı çıkan, muhafazakarlar dışındaki Kürtlerin ağırlıkta olduğu ve Mersin yerel seçimlerinde kilit rol oynayacak HDP daha önce olduğu gibi kendi adayını mı çıkaracak, ittifaka mı gidecek?

Tüm soruların ve daha pek çok bilinmezin cevabının aranacağı bir dönemin arifesindeyiz.

Masaya gelecek olasılıkları, koşulların belirleyeceği yeni tabloyu da önümüzdeki günlerde konuşur, tartışırız nasılsa...

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Yerel seçimler ve Mersin ittifak denklemleri... - 30.11.2017
>> Seçimlere doğru ittifaklar, Mersin özelinde durum... - 24.11.2017
>>  Tuz deposundan Taş Bina' ya... -41- (Akkahve işletmecisi Hasan' ın öyküsü) - 20.11.2017
>> Tuz deposundan Taş Bina'ya -40- (Tek tipleştirmeye karşı çok renkliliğin hikâyesi) - 15.11.2017
>> Tuz deposundan Taş Bina’ya -38- (1942 şoku, Yakup Bey bahçesi) - 06.11.2017
A24 Yazarları
Recep Ali AKSOYLU Ahmed KAYMAK
Kitap israfına şimdi de EBA mı eklendi
Tüm Yazarlar