22.10.2014 / 12:19

Ahmed KAYMAK

NE KADAR (KAÇ PARALIK) SANATÇISINIZ?

Gündem bu kadar yoğun ve hızlı seyrederken, ben sizi birazcık soluklandırmak istiyorum.

 Ortalıkta bu kadar kan, barut ve ölüm varken, sizleri biraz yaşama ve sevince davet ediyorum. Malum sonbahardayız, bir ressam olarak sonbaharı çok severim. Örneğin bir ormana baktığınız zaman yeşil, sarı, kırmızı, hatta tüm renk tonlamalarındaki ağaç ve yapraklarını görebilirsiniz, bu göz ziyafeti ve renk cümbüşü size sonbaharın bir nimetidir.


Bizde çakma çukma adamlar sanatçıyım diye ortalıkta dolanır. Bir kadın vardı, popülist kültür kocası ölen bu kadını ses sanatçısı yaptı. Uzun süre göz önünde duran kadın meşhur oldu gündemi biraz oyaladı. Hikâye pavyonda bitti. Bizde sanat ayağa düşmüştür, herkes kendine sanatçı demekte ve elini sallasan sanatçıya çarparsın. Bizim sanatımızda dışarıdan devşirme ve ne kadar sanatçı olduğumuzu batı bilir.


Eveet kaç paralık sanatçısınız? Bunu batı belirler. Eğer Avrupalı onaylarsa sanatçısın, yoksa değilsin.


Bizdeki yanlış algı şuradan başlıyor, bizde sanat farklı göz boyayıcılık ve satılabilirlik üzerine oturtulmuş. Hele bir de Avrupa’dan örneğin, Roma’da her yıl düzenlenen “Accademdemia İnternazionale d’ Arte Moderna gibi bir yarışmadan ödül aldıysanız, ya da Paris de bir sergi açtıysanız bizdeki galeri sahipleri hemen;
-Tamam, der. Onay alırsınız yoksa içeride kendinizi parçalasanız nafile.

 

Hiçbir galeri sahibi, Avrupa’da başarı elde etmemişseniz sizi sahiplenmez.
-Bu sanatçı neden değerli? Diye sorarsanız;
-Avrupa da başarı elde etti. Cümlesinden öteye bir cevap maalesef alamazsınız.


Avrupa’yı kafalarında öyle bir yere koymuşlardır ki;
-Orası beğendiyse ben kimim ki beğenmeyeceğim, diye düşünür.
Bu mantalite sanatçının hiçbir önkoşula bağlı kalmadan kendisinin iyi olup olmadığını görmesinde engeldir. Türkiye de bir sanat eserine gerçekten sorulması gereken soruları soran galerici çok azdır. Tüm bu yukarıdaki anlatılanlarda Türk sanatının üslup ve tarzının ayrıca bir ekol oluşmasının önündeki en büyük engel, geçilmesi en güç yel değirmenleri gibidirler. Tam anlamıyla batı odaklı sanat anlayışı batıya yöneliş kendi sanat anlayışımızı bir türlü açığa çıkaramaz. Bakınız Avrupa’da oturmuş bir İran, Kore, Japon tarzı vardır. Peki, acaba bizdeki eksiklik nedir?


Eğer Paris’e giderseniz LOUVRE gider, o uzun kuyrukları üşenmeyip bekler ve içeri girerseniz, bu arada 12 Euro’ya kıymış demeksinizdir.
Karşılaşacağınız manzara sizi şaşırtmasın, zaten bu müzenin çok olan ziyaretçi sayısı Dan Brown’un Da Vinci’nin Şifresi romanından sonra katlanmış görünmekte. Müzede Sümerler ve Akadlar’dan kalma eserler, Mikelangelo’nun benzersiz heykelleri, Boucher’in paha biçilmez tabloları vardır. Şaşıracağınız yere gelelim; daha girişten itibaren sizi yönlendiren ok işaretleri sizi ve bilinçaltınızı Mona Lisa’ya ulaştırır. Diğerlerine ne gerek varmış gibi sizi popülizm karşılar. Kısacası popülersen kazanırsın.


Türkiye’de de sürekli sanatçı arayışı var. Fakat yeni albüm çıkaran pop şarkıcıları gibi piyasa her çıkan kişi birkaç ay sükse yapıp daha sonrada unutulur. Ben sanatçı kırılganlığını ve doğasını bildiğim için hiçbir sanatçının sıfırdan keşfedildiğini düşünmüyorum. Sanatçı görülebilirliği açısından doğru zamanda doğru yerlerde olmalı ve doğru kurumlara başvurmadığı sürece de keşfedilmesi çok zor hele ülkemizde. Bir handikap daha o da hangisi doğru kurum, hangisi ciddi dernek?


Durum böyle olunca da sanatçı sanatı hayatının odağında tutmakla yetinmeyip, insan ilişkilerini de profesyonel ilişkilerini de güncel tutmalı, entelektüelliği yakalamalı, doğru ve düzgün sanat kuruluşları ve derneklerle çalışmalı. Görünen o ki, Türkiye dışarıdan onaylanmamış sanatçıları pek benimsemiyor. Bu sanatın diğer dalları için de geçerli.
Savaş acı ve ölüm, sanat ise yaşam ve sevinçtir.


Ana fikre gelirsek; Avrupalı sizi ne kadar onaylarsa, burada o kadar sanatçısın. Kaç paralık olduğumuz ve sanatımız gavur parasına kalmış.

 

Herkese iyi sanatlar.

 
YORUMLAR
  • Bu içeriğe 1 yorum yapıldı.
  • Hakkı türe 2014-10-24 23:38:08

    Merhaba Ahmet hemen aklıma kurtuluş savaşı sırasında gazetelere veya kalbur üstü yani o günün yazarları ,ismini sağda ,solda duyurmuş bazı zavallıların yok ,yok İngiliz mandası olalım hayır Fransız mandalığı daha yararlıdır polemikleri bu ülkede yapıldı yarın yine yapılrsa hiç şaşmayalım

Yazarın Diğer Yazıları

>> Yoruldum dinlenmekten - 21.05.2020
>> Korona günlükleri - 13.04.2020
>> Aptal kutusu - 22.11.2019
>> Fırça - 31.10.2019
>> GEL DE YAZMA - 09.09.2019
A24 Yazarları
Recep Ali AKSOYLU Ahmed KAYMAK
Kitap israfına şimdi de EBA mı eklendi
Tüm Yazarlar