Yüksel TOPALOĞLU

12.05.2015 / 15:36

Yüksel TOPALOĞLU

Lazların Türeyişi

Laz köylerinde sohbet bitmez. Hele mevsim kışsa ve kar evlerin eşiklerine kadar dayanmışsa. İlk karın düşmesiyle tarlalardan el etek çekilir, kuzinelerin üzerinde demli çaylar eşliğinde mısır haşlamaları fokurdamaya başlar, sohbete ölesiye acıkmış Lazlar birbirlerinin evlerine neşeyle doluşurlar.

 Yetişkinlerin sohbetlerini izlemenin bana her zaman dayanılmaz gelmiş olan keyfini ilk fark ettiğimde ilkokul dördüncü sınıfa gelmiştim. Laz meclislerinde muteber bir yer edinmek için en iyi yol çay servisi yapmayı üstlenmektir. Son yudumda şiddeti iyice artan höpürtüleri kaçırmaz ve gecikmeden çay takviyesi yapmayı başarırsanız, ön saflarda bir iskemleye sahip olursunuz.

Bunu yapamazsanız, yetişkin bir elden çıkan fiskeyi ensenizde hisseder, arka saflara geçmek zorunda kalırsınız. Benim iskemlem her zaman ön saflardaydı.
Sohbetin iyice koyulaşıp dal budak sardığı bir gün, konu Lazların kökenine gelip dayanmış, geniş bilgisi ve etkileyici konuşmasıyla kimseye laf bırakmayan bir akrabamızın ağzından çıkan şu söz beni hayrete düşürmüştü:

“Lazlar Rumlardan dönmedir.”

Rum’un Yunanlı demek olduğunu daha birkaç ay önce gerçekleştirilen Kıbrıs çıkartmasından biliyorum. Öğretmenimiz bir arkadaşımızın yüzünü iyece kömüre buladıktan ve elbisesini ters giydirdikten sonra karşımıza çıkarmış ve bir Rum’un takriben nasıl görünüyor olabileceğini bize göstermişti. O gün bugündür Rum deyince, yüzünde kömür karası, ters çevrilmiş elbiselerle dolaşan insanlar gelir aklıma.

Ama nasıl olur? Lazlar nasıl Rum olabilir? Bembeyaz tenli insanlardık ve hiç de ters çevrilmiş elbiselerle dolaşmıyorduk. Babamın bu iddiayı çürüteceğini umutla beklerken, çocukluk gururumun kabul etmekte zorlandığı “bu vahim durumu” doğrulamakta hiç gecikmemesi beni yıkmıştı.
“Doğru, Rumlardan dönmeyiz.”

Demek dönmeydik, kendimize ait bir kimliğimiz yoktu. Kökenimizin Rumlara dayanıyor olmasına bir diyeceğim yoktu fakat “dönme” kelimesini bir türlü kabullenemiyordum. Bir şeyden dönmeydik, bir şeyden vazgeçip başka bir şey olmuştuk ya da başka bir şey olmaya çok az kalmışken, son anda vazgeçip geri dönmüştük.

Yüce Tanrım! O kadar “dönme olmayan” millet dururken, “dönme” bir millette gözümüzü açmış olmak ne kadar büyük bir talihsizlikti. Günahımız neydi, ne suç işlemiştik de “dönme” olmuştuk? Kendim ve mensubu olduğum “dönme millet” adına öylesine küçük düşmüştüm ki, Lazlar’ın türeyişine ilişkin her konuşmaya kulak kesilmeye başlamıştım.




YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Mahzun, mahcup ve yalnız defnolmak varmış netekim - 13.05.2015
>> Her şeyin teorisi - 24.04.2015
>> Orhan’ıma dokunma! - 11.03.2015
>> Ummak - 09.03.2015
>> Cazibe kanunları - 05.03.2015
A24 Yazarları
Recep Ali AKSOYLU Ahmed KAYMAK
Kitap israfına şimdi de EBA mı eklendi
Tüm Yazarlar