Yüksel TOPALOĞLU

05.03.2015 / 20:12

Yüksel TOPALOĞLU

Cazibe kanunları

Karl Marx, “Louis Bonaparte’in 18 Brumaire’i” adlı yapıtında, “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar, doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar," diye yazar.

Marx, yirmi yıl geçse de sanki hiçbir şey olmamış hissi veren dönemler olduğu gibi, bir günde yaşanan değişimlerin sanki yirmi yıl geçmiş hissi verdiği dönemlerin de olduğunu söyler. Tarihin akışı toplumları öylesine hassas kavşak noktalarına getirir ki, iktisadi ve siyasi kriz dönemi olarak adlandırılan böylesi dönemler, olağan dönemlere kıyasla iradi müdahalelerin etki gücünü ve yaratacağı sonuçların büyüklüğünü arttırır.

Tarihin terazisi, uzun bir birikim sürecinden sonra hassas bir denge noktasına gelir, kefelerden herhangi birine yapılacak küçük bir dokunuş, tüm dengenin tamamen değişmesine yol açacak bir etki gücüne ulaşır.

Tarihin seyrini buyruğu altına alan bu dokunuşun etki gücü cazibe kanunlarından gelir: Amansız ve mutlak, sarsılmaz ve baş edilmez, her zaman muzaffer ve üstün.
Tarih pek az insana bu dokunuşu bahşetmiştir: Menfi bir figür olarak Hitler’i tartışma dışında tutarsak, Mustafa Kemal, Lenin ve hiç kimse boşuna itiraz etmesin, Recep Tayyip Erdoğan.

Marx’ın tuttuğu mum ışığı altında 2002 yılının iktisadi ve siyasi koşullarına bir bakalım:

Arka arkaya yaşanan iktisadi krizler toplumu ezmiş, bitkin ve halsiz düşürmüştür. İktisadi ve siyasi görünüm fecidir. Sağdaki ve soldaki bütün partilerinden umut kesilmiştir. Toplumsal katmanlar çaresizlik duygusunda birleşmiştir. O yılları anımsayanların hiçbir tereddüt göstermeyecekleri şekilde, tarih, küçük dokunuşların büyük etkiler yapacağı hassas kavşağa girmiştir.

Recep Tayip Erdoğan, tam da Marx’ın koordinatlarını verdiği bu hassas kavşakta, terazinin sağ kefesine küçük bir dokunuşla, tarihin seyrini kesin ve geriye dönüşsüz bir şekilde değiştirmiştir.

Tarihin tecellisine bakın ki, Erdoğan’ın ümmetçi ve pragmatist kimliğinde boy gösteren cazibe kanunları, Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılmaz sanılan laik-modernist eksenini bir seri hamlede parçalamış ve ümmetçi-muhafazakâr bir paradigmaya oturtmuştur.

Ne cazibe ama?

Erdoğan, ümmetçisinden liberaline, sağ seçmeni tek çatı altında birleştirmiştir. Koalisyon hükümetlerinin elinde giderek güçten düşmeye başlayan ülke, Erdoğan’ın güçlü ve kesintisiz iktidarıyla istikrar kazanmıştır. Cazibe birleştiricidir.

Türkiye, siyasetin popülerleşmesini hatırı sayılır düzeyde Erdoğan’a borçludur. Erdoğan’ın iktidarında siyasal davranış mahallelere ve apartmanlara kadar girmiş, kendini ifade etmekte zorlanan kesimler siyaset yapmaya başlamışlardır. Siyaset, küçük sermaye sahiplerinin özgüvenlerini artırmış ve iktisadi yaşam canlanmıştır. Cazibe yaratıcıdır.

Devamını okumak için

http://www.mithattosun.com/?p=2689

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Mahzun, mahcup ve yalnız defnolmak varmış netekim - 13.05.2015
>> Lazların Türeyişi - 12.05.2015
>> Her şeyin teorisi - 24.04.2015
>> Orhan’ıma dokunma! - 11.03.2015
>> Ummak - 09.03.2015
A24 Yazarları
Recep Ali AKSOYLU Ahmed KAYMAK
Kitap israfına şimdi de EBA mı eklendi
Tüm Yazarlar