Ateş NESİN

aazseta@gmail.com
20.04.2015 / 10:02

Ateş NESİN

Oyun yazarı aziz nesin...

Yazın dünyasına giren kişilerin çoğu yazmaya önce şiirle başlamış fakat bu kişilerin büyük bir bölümü şair olamayacaklarını anlayınca çıktıkları bu yaman yolculuktan çabuk cayıp geri dönmüştür.

 100'üncü yaşı anısına saygıyla

 

Aziz Nesin de yazarlık serüvenine askeri okulda öğrenciyken değişik takma adlarla şiirler yazarak soyunmuş, 1950'li yıllarda gerçek adı Mehmet Nusret'i kullanarak, On Dakika başlıklı bir şiir kitabı yayımlamıştır ama o yıllarda kendilerini şair sanan bazı kişilerin olumsuz eleştirileri nedeniyle kitabını piyasadan hemen toplatmıştır. Aziz Nesin yaşamı boyunca şiirden hiç kopmamış, son soluğuna dek değme şairlere taş çıkartacak şiirler yazıp, yazdıklarını da kitaplaştırmıştır.


Geniş kitleler Aziz Nesin'i, önce çok güldüren şeyler yazan mizah yazarı olarak tanımış, yavaş yavaş bilinçlenmeye başlayınca da büyük ustanın yalnız güldüren değil, güldürürken de çok ama çok düşündüren yazılar yazdığının farkına varmıştır.


Nesin'in mizah yazarı olması biraz da geçim sıkıntısının getirdiği rastlantılar sonucudur. Örneğin yazmış olduğu hüzünlü bir öyküyü götürdüğü bir yayımcının okurken gülmekten gözlerinden yaşlar geldiğini gören Nesin, büyük bir şaşkınlık içerisinde donup kalmıştır. Aziz Nesin'i mizah yazarı yapmaya zorlayan öncelikle ağır ekonomik koşullar, ülkesinin içinde bulunduğu trajikomik durumlar, siyasi istikrarsızlık ortamı ve alabildiğine eşitsizlik üzerine kurulmuş bozuk düzendir. Ülkemizde en etkili bir eleştiri silahı olan mizah, köşe başlarını tutmuş, kendilerini yetkili ve otorite ilan eden bazı kodamanlar tarafından hep küçümsenerek, mizah yazarlarına ikinci sınıf insan muamelesi yapılmış, onlara uzun yıllar edebiyatçı sıfatı yakıştırılmamıştır. Aziz Nesin gibi bir kaleme bile geçmiş yıllarda hazırlanan bazı güldestelerde edebiyatçı olarak yer verilmemiştir.


Aziz Nesin çok yazabilme yeteneğine sahip olduğu için eskilerin deyişiyle velut yani üretken bir yazardı. Aslında çok güç yazardı. Elinden hiç düşmeyen sigarası ve çayıyla yazılarını yazabilmek için oflaya puflaya saatlerce çalışma masasında oturur, zaman zaman yerinden kalkıp evin içinde birkaç kez döndükten sonra yeniden yazısının başına geçerdi.


Büyük yazar, emperyalist dış güçler tarafından iş başındaki iktidarların desteğiyle ülkesinin ve ezilen halkının sömürülmesine salt siyasi içerikli yazılarıyla değil, korkakların ve yarı aydınların sus pus olup köşelerine çekildikleri en çalkantılı dönemlerde bile önemli eylemleri başlatan bir etkinci (aktivist) olmuştur.

Aziz Nesin'in çok küçük yaşlarda birkaç oyun gördükten sonra başlayan tiyatro tutkusuyla yazdığı bazı önemli oyunlarına geçmeden önce böyle bir giriş yapmak zorunda duyumsadım kendimi.


Aziz Nesin yaşamı boyunca değişik türlerde 15 oyun yazmıştır. En az bir o kadar da yazmayı düşündüğü oyunlarının notları ile yarım kalmış tiyatro yapıtları Nesin Vakfı'nın kütüphanesinde büyük bir olasılıkla uyandırılmayı beklemektedir. ABD'den satın alıp ülkemize ilk kez bir çadır tiyatrosunu getirtmeyi düşünen ama o yıllar olanakları elvermediği için bu projesini gerçekleştiremeyen kişi de yine Aziz Nesin'dir.

Özel tiyatroların talebiyle, geçim sıkıntısına destek olması amacıyla mizah hikâyelerinden oluşturduğu Toros Canavarı (1963) ve buna benzer oyunları, Sait Hopsait (1992), taşlamalarından derlenen Aziznâme (1995), bozuk siyasi düzenin ürünü, sosyal yaşamın çarpıklıklarını anlatan bir kara mizah şaheseri olan ve son yıllarda gişe rekorları kıran Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1992) başlıklı oyunu güldürü türünde vermiş olduğu ürünlerden bazılarıdır.


Aziz Nesin'in tüm oyunlarının kendi yaşamından izler taşıdığı açıkça görülür. Biraz Gelir misiniz? yazarın en önemli üç perdelik dramatik oyunlarından birisidir. Yazmaya 1958 yılında başlamıştır. 1960'lı yılların başında Feneryolu'nda oturduğu 175 metrekarelik evinin kocaman çalışma odasında yazmaya çalıştığı bu oyununu evdeki hır gür nedeniyle bir arkadaşının kendisine belli bir süre için bıraktığı Teşvikiye'deki evinde tamamlayabilmiştir.


Aziz Nesin bu oyunu için ulusal bir oyun tanımını yapmıştır. Ama oyunun konusuna, geçtiği ortama, kahramanlarının yaşam biçimine ve özelliklerine bakınca oyunun herhangi bir Akdeniz ülkesinde geçtiği de varsayılabilir. Aziz Nesin, genelde tüm oyunlarındaki kişilerin adlarını sembollerle belirtmiştir. Bunun en büyük nedeni de büyük bir olasılıkla herkes için geçerli evrensel sorunlara değinmesinden kaynaklanmasındandır.

Bişey Yap Met (1959), ustanın Biraz Gelir misiniz? başlıklı oyunundan hemen 1 yıl sonra kaleme aldığı bir oyundur. Konusu ve verdiği mesaj bakımından ilkinin devamı niteliğinde sayılabilir. Bu oyun üzerine Melih Cevdet Anday, kişi adlarının Türkçede, başka dillerde bilinen kişi adları olmayışının nedenlerine de değinilen değerlendirmesinde eserin konusu üzerine şunları söyler: “Yaşamın gerçek anlamından habersiz gelip gitmek, bilgisiz bilinçsiz kalabalıktan olmak istemiyorsanız bir şey yapın, size gelinceye dek yapılmamış bir şey… Ama küçük, ama büyük, bir şey yapmanız gereklidir; bunu başarabilirseniz yaşamayı hak edersiniz. Bu düşünceyi, bu güzel düşünceyi söylüyor Aziz Nesin oyununda; ama bunu olağandışı bir konuyla işliyor…"


Çiçu (1969), Aziz Nesin'in tek perdelik önemli bir oyunudur. Diğer tüm oyunları gibi bu oyunun sahnelenmesi de askeri darbeler, siyasi baskılar nedeniyle kolay gerçekleşememiş ve bir de üstüne üstlük; seyirci tutmadı, salon dolmadı gibi eften püften gerekçelerle uzun süre sergilenememiştir.


Aziz Nesin, "Bir tiyatro virtüozu" dediği, Çiçu'yu başarıyla yorumlayan usta oyuncu Müşfik Kenter'in ve kendisinin eksikleri ve yanlışlarını bir yandan eleştirirken bir yandan da "Bu oyunu Türkiye'de Müşfik'ten başkası oynayamaz. Orta karar bir oyuncu oyunu aşağılara bile çekebilir", diyerek endişesini dile getirmiştir.

1970 yılında kitap olarak yayımlanan Aziz Nesin'in Tut Elimden Rovni başlıklı oyunu da 1973-74 sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelendi. Benim de bazı provalarında bulunduğum bu oyunu değerli yönetmen Nihat Akçan yönetti, yardımcısı da ünlü tiyatro adamı Semih Sergen'di.


Hadi Öldürsene Canikom (1970), bir apartmanın bodrum katında, birbirlerine "tutunarak" yaşayan iki dul, yalnız, yaşlı ve kentli kadının hikâyesidir. Bu oyun Çiçu çizgisinde olan ve yine yalnızlık ögesi üzerine kurulmuş tek perdelik bir oyundur.


Hangi yaşta olursak olalım, yaşama tutunmak, yalnızlıktan geçici de olsa kurtulabilmek için geçmişte kalan anılarımızı ve yeşermesini beklediğimiz yeni umutlarımızı yitirmeden karşımıza her an çıkması olası sürprizlerle harmanlayarak son ana dek mutlu olmanın yollarını arayalım.


Ben yazarın 70'li yıllarda Çiçu ve Hadi Öldürsene Canikom başlıklı tek perdelik oyunlarını İtalyancaya çevirmiştim. Fotoroman başlığıyla çevirip çok büyük uğraşlar sonucu hazırladığım Çiçu'yu yaşadığım kent Bologna'da seyirciyle buluşturmuştum. Oyunun hayali kadın kahramanı Çiçu'nun adını da İtalyancaya uyumlu olması bakımından Cecilia olarak kullanmıştım. Maddi olanaklarımızın yetersizliğinden oyunu başka kentlere götüremedik ne yazık ki... Hadi Öldürsene Canikom'u da İtalyancaya Gli Stivali del generale (Generalin Çizmeleri) başlığıyla çevirmiş ama hazırlayıp sahneleme olanağı bulamamıştım


Yaşamının 80 yılını bu dünyada aramızda geçiren 100 yaşındaki dev adam Aziz Nesin'in tüm oyunlarını tiyatro dünyamızın yetkililerinin bir kez daha gözden geçirip irdelemeleri kendisinin her şeyini bıraktığı halkıyla buluşturmaları bizim en büyük dileğimizdir.

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Bir varmış bir yokmuş - 28.08.2015
>> Bir varmış bir yokmuş - 28.08.2015
>>  UTANMAZLAR... - 14.08.2015
>>  Günah almayın - 06.08.2015
>> Biraz utanma - 27.07.2015
A24 Yazarları
Recep Ali AKSOYLU Ahmed KAYMAK
Kitap israfına şimdi de EBA mı eklendi
Tüm Yazarlar