Küresel çapta değişen dengeler Türkiye çelik sektöründeki etkisini sürdürecek
Saat: 11:58

SteelOrbis Piyasa Sohbetleri toplantısında sektörün karşı karşıya olduğu temel sorunlar ve son küresel gelişmeler ışığında Türkiye çelik sektörünün nasıl şekilleneceğine dair tahminler ele alındı.
11 Haziran Çarşamba günü Erdemir’in desteğiyle İstanbul, Intercontinental Hotel’de 700’ün üzerinde katılımcıyla gerçekleşen toplantının diğer sponsorları ise Davutoğlu Metal, Galva Metal, Nea Metal, Nehir Metal, Seçkin Metal, Yametaş ve Zey Demir oldu. Kapanışın ardından düzenlenen kokteylde Türkiye çelik sektörü oyuncuları networking fırsatı buldu.
SteelOrbis Genel Müdürü Murat Eryılmaz’ın yaptığı açılış konuşmasının ardından OYAK Maden Metalürji Pazarlama ve Satış Grup Başkan Yardımcısı Sercan Büyükbayram, Erdemir’in faaliyetlerini aktardığı ve Türkiye çelik sektörüne genel bir bakış attığı konuşmasına hem dünya hem Türkiye ekonomisi hem de çelik sektörünün zor zamanlardan geçtiğini ifade ederek başladı. Son beş yılda sektörün pandemi sonrası önce yüksek oynaklık, ardından imalatta durgunluk yaşadığını belirterek enflasyona karşı verilen mücadele ile faiz kararlarının yakından izlendiğini vurguladı. Hiç beklenmeyen jeopolitik gelişmeler görüldüğünü, yakın coğrafyada görülen bu gibi gelişmelerden dolayı sekteye uğrayan tedarik zincirine çözüm bulmaya çalıştıklarını ve Çin ekonomisindeki yavaşlamanın ve bu yavaşlamanın sonuçlarının herkesin asıl gündemi olduğunu ifade etti. Büyükbayram, OYAK Maden Metalürji çatısı altında yer alan bir üretici olarak zorlu piyasa koşullarına rağmen son 3 yıldır her yıl yaklaşık 1 milyar $ yatırım yaptıklarını bildirdi. Rakip ülkelerdeki üreticilerin kendi hükümetlerinden hibe almalarına rağmen Türkiye’deki çelik üreticilerinin yatırımlarını hiçbir devlet desteği olmadan gerçekleştirdiğinin altını çizdi. “Bu yılın ilk dört ayında yassı çelik tüketimi %12 oranında daralırken, ithalatın tüketimdeki payı %50’ye ulaştı. Bu rakamlar bize göre yerel üretimin kaybetmesi anlamına geliyor. Üretim düşüşü ya da ithalat artışı bugün sadece bir sayısal ifade gibi gelse de yarın sebep olacağı kayıplar belki de sadece maddiyatla ifade edilemeyecek kadar ağır olacak,” ifadelerini kullanan Büyükbayram adil rekabet şartlarının sağlanması gerektiğini vurguladı ve Türkiye sanayisinin günden güne ithalata bağımlı hale gelmesi riskine itiraz ettiklerini aktardı.
Büyükbayram’ın konuşmasının ardından toplantının hammadde piyasalarının ele alındığı ilk oturumu Eryılmaz’ın moderatörlüğünde ve OYAK Maden Metalürji Satınalma Grup Başkan Yardımcısı Şevket Selim Yılmaz ile Amsterdam Scrap Terminal Operasyonlar Direktörü Volkan Başol’un katılımıyla başladı. Yılmaz, mevcut piyasa koşullarını anlamak için 2020-2025 arası küresel gelişmelerin hatırlanması gerektiğini ifade ederek kapsamlı bir analiz sundu. 2022 yılından itibaren yakın coğrafyada başlayan savaşların tedarik zincirini etkilediğini, bu etkilerin Süveyş'e kadar yansıdığını, iklim değişikliğinin kriz yönetiminin parçası haline geldiğini ve ticaret savaşlarının belirsizlik yaratmaya devam ettiğini açıkladı. Hammaddeler konusunda 2,3 milyar mt’luk cevher piyasasında ana tedarikçilerin Brezilya ve Avustralya, ana tüketicinin ise Çin olduğunu, arzın arttığını ve üretim tarafındaki arz artışının fiyatlara yansıdığını ifade eden Yılmaz üretim maliyetlerinin arttığını lojistik maliyetleriyle birlikte fiyatların baskılandığını belirtti.
Volkan Başol ise hurda piyasaları ve ticaret politikalarının etkilerine odaklanarak ABD'nin 80 milyon mt kapasitesi olduğunu, geçen sene 20 milyon mt ithalat yaptığını ve 15 milyon mt hurda ihraç ettiğini, Türkiye'nin bu ihracattaki en büyük paya sahip olan ülke olduğunu vurguladı. ABD’nin çelik ithalatına getirdiği vergilerle birlikte kendi üretiminin artmasıyla hurda iç piyasada kalırsa ithalatçıların etkileneceğini ve hurda ithal eden ülkelerin alternatif hurda kaynaklarına yöneleceğini ifade eden Başol, Avrupa'nın da bir süredir gündemde olduğu üzere hurda ihracatına kısıtlama getirmesi halinde önemli bir hurda kıtlığı yaşanabileceğini söyledi. Başol, kapasitelerin artmaya devam ettiğini, bu risklerin yönetilmesinin kritik olduğunu vurguladı ve yeşil dönüşüm girişimleri üzerinden katma değer sunmayı hedeflediklerini belirtti.
Toplantının Mesut Özdöl moderatörlüğünde gerçekleşen ikinci oturumunda OYAK Maden Metalürji Dağıtım Kanalları ve Uzun Ürünler Satış ve Pazarlama Direktörü Tolga Koçer, ilk dört ayda Türkiye’nin yassı çelik tüketiminin düşüşüne karşı ithalatın yüksek seyrettiğini dile getirdi. Yüksek finansman maliyetlerinin satın alma davranışlarını daha küçük, daha sık ve kısa vadeli alımlaryönünde değiştirdiğini ifade etti. Koçer’e göre bu durum entegre tesislerin operasyon yönetimini zorlaştırıyor. Türkiye çelik piyasasının Asya ülkelerinin agresif fiyat politikaları tarafından baskılandığını, öz kaynakları dolayısıyla avantaja sahip Rusya’nın da Türkiye piyasasındaki payını arttırmaya çalıştığını belirten Koçer, çelik piyasasında asıl baskı yaratan faktörün Çin olduğunu ve, Çin’in Güneydoğu Asya ülkelerine yaptığı yeni kapasite yatırımları nedeniyle bu baskının arttığının altını çizdi. Bu zorluklara rağmen OYAK Maden Metalürji şirketlerinin Türkiye’nin toplam ham çelik üretiminin %23'’ünü tek başına gerçekleştirdiğini belirtti. Koçer, YEKA rüzgar enerjisi, milli gemi ve milli denizaltı projeleri gibi prestijli projelerde yer aldıklarını vurguladı. Bununla birlikte Koçer, yeşil dönüşüm faaliyetlerine devam edip hidrojen testlerini başarılı şekilde gerçekleştirdiklerini ve önümüzdeki dönem için hidrojen bazlı üretime geçişin değerlendirildiğini ifade etti.
Koçer’in ardından kendi sunumunu gerçekleştiren OYAK Maden Metalürji İhracat Direktörü Meltem Alim Atmaca, mevcut piyasalarda benzeri görülmemiş bir belirsizlik yaşandığını ifade ederek Dünya Çelik Birliği'nin bile bu yıl derin belirsizlik nedeniyle güncel tahminlerini açıklamadığını vurguladı. Atmaca, IMF'nin son 10 yıllık verilerine göre küresel büyüme oranlarının kriz dönemlerinden bu yana ilk defa %2,79'un altına gerilediğini açıkladı. Dünyada büyümeyi ölçen iki önemli gösterge olarak imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi ile hizmet satın alma yöneticileri endeksini öne süren Atmaca, paralel ilerlemelerinin normal kabul edildiği bu iki endeks arasındaki farkın uzun zamandır açıldığını ve imalat sanayi göstergesinin negatif ayrıştığını belirtti. Çin'in çelik ihracatındaki payını %23'ten %38'e çıkarması ve fiyat baskıları oluşturması gibi zorluklara rağmen Türkiye yassı çelik sektörünün 5,7 milyon mt ihracat gerçekleştirdiğini, Erdemir ile İsdemir’in bu ihracat hacminin %20'sine sahip olduğunu ve sıcak ürünlerde yaklaşık %30 paya sahip bulunduklarını belirtti. Atmaca, imkansızlıklar içinde bile her bölgede müşteri bulup satış yapabileceklerine olan güvenini ifade etmekle birlikte önceliklerinin iç piyasadaki düzenli müşteriler olduğunun altını çizdi.
Üçüncü oturumun konuşmacılarından Galva Metal Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Kısacıkoğlu, zorlu piyasa koşullarını ele alarak borsadaki şirketlerin %51'inin ilk çeyrekte zarar açıklamasının zorlukların en önemli kanıtı olduğunu belirtti. Hem küresel hem yerel kapasite fazlasının fiyatları ciddi şekilde baskıladığını, özellikle KOBİ'leri etkileyen bir ölüm sarmalı etkisi yarattığını ifade etti. İthalat konusunda sanayicilerin ve son kullanıcıların farklı bakış açılarının bulunduğunu, her iki görüşün de doğru olduğunu ancak sektör kırıldığında toparlanma çok uzun süreceği için düzenli ayarlamaların gerekli olduğuna dikkat çekti. Kısacıkoğlu, “Türkiye’de talebi canlandırabilecek faktörler mevcut ama asıl önemli olan Türkiye çelik sektörünün ciddi anlamda verimsizlikten kurtulup konsolide olması,” ifadelerini kullandı.
İki oturumun ardından küresel belirsizlik, dezenflasyon ve faizlere yönelik sunum gerçekleştiren ekonomist ve akademisyen Doç. Dr. Derya Hekim, gelecek dönemde ticaret politikalarının daha öngörülebilir hale gelmesi için çok taraflı anlaşmaların öneminin artacağını, ancak mevcut jeopolitik ortamda bunun zor olacağını belirtti. Bölgesel ticaret anlaşmalarının önem kazanacağını ve Türkiye'nin coğrafi konumu sayesinde bu durumdan faydalanabileceğini hatırlatan Doç. Dr. Hekim’e göre çelik sektörünün bu zor dönemde ayakta kalabilmesi için hem teknolojik yeniliklere yatırım yapması hem de maliyet yapısını optimize etmesi gerekiyor.