Sadullah Ergin kimdir | Sadullah Ergin nereli kaç yaşında mesleği ne?
Saat: 13:55
Geçmişte hem AK Parti milletvekili hem de Adalet Bakanı olarak görev yapan Sadullah Ergin'in adı, Ali Babacan'ın yeni kuracağı partide geçiyor. Peki Sadullah Ergin kimdir?
Sadullah Ergin kimdir? Ali Babacan'ın yeni kuracağı partide yer alacağı konuşulan AK Parti'nin eski isimlerinden Sadullah Ergin, vatandaşlar tarafından merak edildi. İşte Sadullah Ergin'in biyografisi...
Yeni parti kurma hazırlığında olduğu bilinen Ali Babacan, Yozgat'ta katıldığı cenazeden sonra eski çalışma arkadaşlarıyla yemekte bir araya geldi.
Yemekte çekilen fotoğraf karesine; Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek, eski bakanlardan Sadullah Ergin ve Beşir Atalay da girdi.
.jpg)
Babacan, Beştepe'deki görevi nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlaşan Cemil Çiçek ile fikir alışverişinde bulundu.
40 yıldır siyasette bulunan ve her zaman koltuk sahibi olan Cemil Çiçek'in görüşlerini dikkatle dinleyen Ali Babacan, Beşir Atalay ve Sadullah Ergin'den de yeni parti hakkında görüş istedi.
SADULLAH ERGİN KİMDİR?
6 Temmuz 1964 tarihinde Hatay, Antakya’da doğdu. İlk ve orta öğretimini Antakya’da yaptı.
Uludağ Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilgiler Fakültesinde 1 yıl okudu. 1983 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. 1987 de mezun oldu.
Askerlik görevini tamamladıktan sonra Hatay Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde 5 yıl süreyle kurum avukatı olarak çalıştı.
1995’te istifa ederek serbest avukatlığa başladı. Çeşitli dernek ve cemiyetlerde yöneticilik yaptı.
1999 yılındaki seçimlerde Hatay Merkez Belediye başkan adayı oldu.
Ak Parti‘nin kurulmasıyla beraber Hatay Kurucu İl başkanı oldu.
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan Milletvekili genel seçimlerinde Ak Parti’den Hatay milletvekili olarak parlemento’ya girdi.
İlk 7 ay Teşkilat başkanlığı bünyesinde Ege Bölge koordinatörlüğü yaptı.
20 Mayıs 2003 tarihinde AK Parti Grup Başkan vekili seçilen Ergin, 08 Ekim 2004 Tarihin de TBMM bünyesinde yapılan seçimlerde 2. kez AK Parti Grup Başkan vekili seçildi.
01 Mayıs 2009 günü Başbakan tarafından açıklanan yeni kabinede Adalet Bakanı olarak yer aldı.
6 Temmuz 2011 günü açıklanan 61. Hükümette de Adalet Bakanı olarak görev aldı.
Hatay Belediye Başkanı adayı olması sebebiyle 25 Aralık 2013 günü yapılan kabine revizyonunda istifasını verdi.
Adalet Bakanlığı görevini Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ devraldı.
30 Mart 2014 yerel seçiminde Hatay Belediye Başkanı adayı oldu.
Ergin evli ve 4 çocuk Babasıdır.
.jpg)
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE DESTEK VERDİĞİ İDDİLARINA TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
İstanbul Barosu avukatlarından Burak Bekiroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruda, Sadullah Ergin hakkında “FETÖ Silahlı Terör Örgütü yöneticiliğinden” suç duyurusunda bulunmuştu.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Aydınlık Gazetesi’nde ve sosyal medyada yer bulan “15 Temmuz darbe girişimine destek olduğu” iddialarına ilişkin yaptığı açıklamanın bir kısmı şöyle:
“Pensilvanya Terör Örgütü tarafından şehit edilen, içinde yakın arkadaşlarımın da olduğu 250 canımızın kanları daha kurumadan, demokrasi kahramanı olan yaralılarımız hasta yataklarından kalkmadan, daha yaşadığımız vahşet ortada duruyor iken, böylesi bir dönemde şahsi bir açıklama ile kamuoyunu meşgul etmenin üzüntüsü içerisindeyim.
Ancak, uzunca bir süredir gerek sosyal medyada; kendi kimlikleriyle ortaya çıkamayan, sahte hesapların arkasına saklanarak itibar cellatlığına soyunan ‘bazı kişilerin’ ve gerekse medyadaki ‘bazı tetikçi’ kalemlerin yaptıkları, haksız ve artık zulüm derecesine varan tezviratlara bugün ahlaksızca bir iftira daha eklendi:
Aydınlık Gazetesi bugün, gazeteciliğin 5 N-1 K’sının bir tek kriterini dahi dikkate almadan, hezeyanlı köşe yazarının getirdiği ‘kulis bilgi’ adı altındaki aşağılık iftirayı, habercilik etiğini alaşağı ederek, yaptığı ahlaksızlığın hukuki karşılığının ne olacağını bildiğinden, haberde bahsi geçen isimleri kodlayarak, utanmadan gazetecilik başarısı sayıp manşetine taşıdı.
(…)15 Temmuz darbesi sonrasında ‘Sadullah Ergin tutuklansın” yaygarası kopartan bu aşağılık yaklaşımı ortaya koyanların, daha düne kadar AK Parti’yi, AK Parti kadrolarını hatta AK Parti’ye oy veren seçmenleri aşağılayan, hor gören, ‘ha bugün giderler, ha yarın giderler’ temennisi içerisinde olduklarını bilelim. Birçoğu bu dava ile bizim kardeşlik hukukumuz ile uzaktan yakından ilgisi alakası olamayanlardır.
Peki, haysiyet cellatlarına göre ‘kripto paralel olmakla’ itham ettikleri “ben” gerçekte kimim:
Milli Selamet Partisi Hatay Merkez İlçe Başkanlığı yapmış bir babanın oğluyum. 52 yıllık ömrümün 35 yılını aşkın süresi bu mücadelenin içerisinde geçmiştir, Askerlik görevinden önce MTTB ve Akıncılar içerisinde aktif olarak çalışmış, askerlik sonrası 5 yıl Milli Gençlik Vakfı Hatay İl Başkanlığı, RP Merkez İlçe Başkanlığı, RP İl Başkanlığı, Fazilet Partisi Hatay İl Başkanlığı, AK Parti Kurucu İl Başkanlığı, 6 yıl aralıksız olarak AK Parti Grup
Başkanvekilliği ve 5 yıla yakın bir süre de Adalet Bakanlığı yapmış birisiyim.
Bir siyasetçi olarak da hayatımın hiçbir evresinde de bu çizginin dışında olmadım.
17–25 Aralık kalkışmasına kadar “dini bir cemaat olarak” bilinen bu yapıyla Türkiye’deki diğer sivil toplum kuruluşları ve toplumsal kesimlerle olan münasebetimin ötesinde bir temasım olmamıştır. Olması da mümkün değildir.
Ben, AK Parti iktidarının yedinci yılında, 1 Mayıs 2009 tarihinde Adalet Bakanlığı görevine atandım. Doğal olarak bakanlığa geldiğimde daha önceki arkadaşlarımızın çalıştığı mevcut olan kadro ile çalışmaya devam ettim. Bakanlıkta olup da bugün bu örgütle ilişkili olduğu için gözaltına alınan-tutuklanan isimlerin tamamına yakını, zaten benden önce bakanlıkta yönetici konumda çalışmaktaydı.
Kaldı ki, 2012 yılının 7 Şubat MİT Krizine kadar da bu yapıya dair hükümetimizde bir farkındalık oluşmamıştı.
Göreve başladığımın daha ikinci üçüncü aylarında o dönem Ergenekon gibi sansasyonel davaları yürüten şimdi haklarında dava açılan veya kaçak olan savcıların hedefine oturtuldum. Kendilerine yardımcı olmadığım gerekçesiyle o dönem başbakanımız olan sayın Cumhurbaşkanımıza şikayet edildim. Devamında yine o dönemin polis şefleri de bu şikayet ve yıpratma kervanına katıldılar. Ve şahsımı ‘Sadullah Ergin Ergenekon Soruşturmasına karşı” diye itham ettiler, kamuoyunda bu algıyı güçlendirmek için bir hayli çaba sarf ettiler.
2010 yılında yapılan YAŞ toplantısı sırasında savcı Zekeriya Öz tarafından 102 general ve amirale yakalama çıkartıldığında Adalet Bakanı olarak ortaya koyduğum tavırdan dolayı Paralel Yapı’nın yayın organlarından olan Bugün Gazetesinin manşetinden “Balyozcuları kurtarma operasyonu” yapan “bakan” olarak suçlandım ve hedefe kondum.
O dönem basın taraması yapıldığında benzer ‘yıpratma hedefli operasyonel’ haberlerin fazlaca olduğu görülecektir.
2011 yılı Haziran genel seçimleri sonrasında oluşan yeni kabinede ikinci kez Adalet Bakanı olarak görevlendirildim. Sayın Başbakanımız kabinedeki bakanlar ile birebir yaptığı görüşmelerde sıra benimle görüşmeye geldiğinde bana “Sadullah bu adamlar senden ne istiyor?” diye sorunca ben de “Kim bu adamlar efendim?” diye sordum. Sayın Başbakanımız “Cemaat!” dedi. “Hayırdır ne diyorlar efendim!” diye sorunca “Senin yeni kabinede görev almaman için olağanüstü gayret gösterdiler!” dedi. Ben de “Efendim, görev yaptığım dönem içerisinde beni sürekli olarak size şikayet ettiler. Siz de biliyorsunuz ki ben bunların ‘aşırı işleri’nde engel olmaya çalıştım. Bundan dolayı da kabinede daha uyumlu çalışabilecekleri bir bakan istemeleri onlar açısından anlaşılabilir bir durum. Ben hükümetime ve size yük olmak istemem. Gayet tabii ki takdir sizindir” diye cevap verdim.
Sayın Başbakanımız liderlik göstererek “Biz onların lafıyla mı iş yapıyoruz ki, görevine devam Sadullah!” demiş ve beni yeniden Adalet Bakanı olarak atamıştır.
2013 yılının yaz aylarında bu yapının etkinliğini kırmak için bakanlığımızda yoğun bir çalışma yapılmıştır. Bu çerçevede Yargıtay ve Danıştay’da bu yapıyla ilgili olmadığını düşündüğümüz üyelerle 6 ayrı çalışma toplantısı yapılmış ve alınması gereken tedbirler ile yapılması gereken yasal düzenlemeler tespit edilmiştir. Bu düzenlemelerden bir kısmı bakanlığım döneminde yapılmış kalanları ise benden sonraki bakanlarımız tarafından hayata geçirilmiştir.
O dönemde yaşadıklarımın ayrıntılarını daha fazla anlatmak siyasi sorumluluğuma ve kimliğime yakışmaz. Cumhurbaşkanımızın da Başbakanlığı döneminde şahit olduğu, ancak görevim dolayısıyla bende kalması gerekenler yine bende kalacaktır.
(…)Daha “bakanlığı” döneminde Paralel çete tarafından istenmeyen bir siyasetçi olan, bu çetenin hukuksuz işlerini engellemeye çalıştığı için hedefe konan bir siyasetçi olarak bugün bu yapıyla aramda bağ kurmaya çalışanlar size söylüyorum:
AK Partinin kuruluşunda, yolculuğunda, 27 Nisan e-muhtırasında, partime açılan kapatma davasında, zor zamanlarımızda emeğim var, alınterim var, zaman zaman gözyaşlarım var, iyi günlerimizde sevincim var.
Beni bu hain çeteyle irtibatlı göstermek isteyenlerin alnını karışlarım. Hepinize birden hodri meydan diyorum.
Buraya kadar anlatılanlar yaşananların çok küçük bir kısmını teşkil etmektedir.
Gün gelip bütün hakikatler ortaya çıktığında bugünün müfterileri yaptıklarından mahcubiyet duyacaktır.”
