GELECEĞİN İŞ GÜCÜ STRATEJİSİ: Dayanıklı Ekipler Yaratmak
Saat: 16:09

Kurumlar, wellbeing programlarına yaptığı yatırımlarla dayanıklı ekipler oluşturarak, şirket sürdürülebilirliğine önemli katkılar sağlıyor.
Günümüz iş dünyasının hızla değişen ve belirsizliklerle dolu ortamında, şirketlerin sürdürülebilir başarısı için en kritik unsurlardan biri "dayanıklı ekipler" yaratmaktır. Çalışanların fiziksel, zihinsel ve duygusal esenliği sadece bireysel refahı değil, aynı zamanda ekip performansını ve kurumsal direnci doğrudan etkileyen stratejik bir kaldıraç haline geldi. Son araştırmalar, wellbeing'e yapılan yatırımların, şirketlerin zorlu koşullara adaptasyon yeteneğini ve genel verimliliğini önemli ölçüde artırdığını gösteriyor.
Dayanıklı Ekipler Neden Her Zamankinden Daha Önemli?
Birçok sektörden şirket için wellbeing çalışmaları yapan Elkin Consultancy Kurucusu ve Opinion AI Kurucu Ortağı Elif Elkin, dayanıklı ekipler kurmanın önemi hakkında şunları söyledi: “Küresel salgınlar, ekonomik dalgalanmalar, teknolojik dönüşümler ve jeopolitik gerilimler, iş dünyasını sürekli bir adaptasyon sürecine itiyor. Bu ‘yeni normal’de, ekiplerin stresle başa çıkma, hızlıca toparlanma ve değişimlere proaktif yanıt verme yeteneği, rekabet avantajı sağlamanın anahtarı. Dayanıklı ekipler, zorluklar karşısında dağılmak yerine, iş birliğini güçlendirir, inovasyonu teşvik eder ve hedeflere ulaşma konusunda kararlılıklarını sürdürür.”
Wellbeing'in Ekip Dayanıklılığına Somut Katkıları Neler?
Elif Elkin, wellbeing programlarına yapılan stratejik yatırımların, ekiplerin dayanıklılığını artırarak şirketlere somut faydalar sağladığına dikkat çekti ve bu katkıları şöyle sıraladı:
1- Azalan Devamsızlık ve Tükenmişlik: Esenlik programları uygulayan şirketlerde, çalışan devamsızlık oranlarının %25'e kadar azaldığı gözlemleniyor. Zihinsel ve fiziksel olarak iyi hisseden çalışanlar, işe daha düzenli geliyor ve tükenmişlik yaşama olasılıkları düşüyor.
2- Artan Üretkenlik ve Performans: Mutlu ve sağlıklı ekipler, daha motive, odaklanmış ve dolayısıyla daha üretkendir. Deloitte’un 2024 araştırmasına göre, kapsamlı wellbeing programları, çalışan üretkenliğini %15-20 oranında artırabiliyor.
3- Güçlenen Çalışan Bağlılığı ve Yetenek Elde Tutma: Çalışanlarının esenliğine yatırım yapan şirketler, işveren markalarını güçlendiriyor ve en iyi yetenekleri çekme ve elde tutma konusunda avantaj sağlıyor. Gallup’un 2024 araştırmasına baktığımızda, bağlılığı yüksek çalışanların işten ayrılma olasılığının %87 daha düşük olduğunu görüyoruz.
4- Gelişen İş birliği ve İletişim: Wellbeing, psikolojik güven ortamını destekliyor. Güvenli bir ortamda çalışan ekip üyeleri, daha açık iletişim kuruyor, fikirlerini rahatça paylaşıyor ve iş birliği içinde daha etkili çözümler üretiyor. Bu da ekip içindeki çatışmaları azaltıyor ve ortak hedeflere odaklanmayı kolaylaştırıyor.
5- Daha Yüksek İnovasyon Kapasitesi: Zihinsel olarak dinlenmiş ve desteklenmiş çalışanlar, daha yaratıcı ve yenilikçi düşünme eğiliminde oluyor. Esenlik, yeni fikirlerin ortaya çıkması ve karmaşık sorunlara özgün çözümler bulunması için gerekli ortamı sağlıyor.
Geleceğin Liderliği: İnsan Odaklı Yaklaşım
Günümüz liderleri için wellbeing’in, artık bir 'yapılması gerekenler' listesi maddesi değil, stratejik bir zorunluluk olduğunu da belirten Elif Elkin, sözlerini şu şekilde tamamladı: "Çalışanlarımızın esenliğine yatırım yapmak, sadece insani bir sorumluluk değil, aynı zamanda şirketimizin geleceğine yaptığımız en akıllı yatırımdır. Dayanıklı ekipler, belirsizliğin ortasında bile ayakta kalabilen, adapte olabilen ve gelişebilen ekiplerdir. Bu dayanıklılığı inşa etmenin yolu ise, çalışanlarımızın bütünsel esenliğini merkeze alan bir kültür yaratmaktan geçiyor.
Şirketlerin, fiziksel sağlığın yanı sıra zihinsel, duygusal, sosyal ve finansal esenliği de kapsayan bütünsel wellbeing programları tasarlaması, liderlikten başlayarak tüm kurumda esenlik bilincini yaygınlaştırması ve bu programların etkinliğini düzenli olarak ölçmesi, dayanıklı ekipler yaratma yolunda atılacak kritik adımlardır.”