OSBÜK , 19.09.2014 tarihli çalıştay ve gelen sonbahar
Uzunca sayılabilecek bir aradan sonra yeniden merhaba!
İstanbul'da günlük çalışmayı, hatta hayatı bile zorlaştıran, sıcak ve nemli bir yazı daha geride bıraktık. Şu işi de halledeyim öyle gideyim; yurt dışına yoksa Ege'ye mi, deniz kıyısı mı yoksa yaylalara mı derken, artık betonlaşan hali ile sarı yapraklarını, hüznünü yeterince gösteremeyen Eylül'ü de bitirmek üzereyiz.
İstanbul'da günlük çalışmayı, hatta hayatı bile zorlaştıran, sıcak ve nemli bir yazı daha geride bıraktık. Şu işi de halledeyim öyle gideyim; yurt dışına yoksa Ege'ye mi, deniz kıyısı mı yoksa yaylalara mı derken, artık betonlaşan hali ile sarı yapraklarını, hüznünü yeterince gösteremeyen Eylül'ü de bitirmek üzereyiz.
Hayat, onu hissettiğimiz, onunla dost olduğumuz oranda içimizde bizimle birlikte akıp gidiyor. Ayak izlerimize baktığımızda, orda, yalın, kendimize ait bir şeyler bulabiliyor, yaptıklarımız vijdanımızda bizi rahatsız etmeyip gülümsetiyor, içtiğimiz suyun tadını, yediğimiz ekmeğin lezzetini duyumsayabiliyorsak ,sevdiğimize yürekten sarılıyor, dostlarımıza hep çırılçıplaksak, hep insanlığa, iyiliğe dönükse yüzümüz ve her koşulda namuslu olmaktan besleniyorsak ne mutlu bizlere...
Varsın yazlar bitsin ,varsın eylüller geçsin, varsın bir mevsim daha ayak izlerimize katılsın, ömürden bir sayfa daha eksilsin...
Evet böyle bir başlangıçtan ciddi konulara geçiş biraz zorda olsa da, hayatın bir gerçeği bu.
Bugün gülerken yarın ya da biraz sonra bir sevdiğimizi yitirebiliriz. Ölüm de dahil her şey hayat için değil mi ? Öyleyse, bir gün öleceğimizi bilsek de, her gün bu uğraşını verdiğimiz, bizi yoran bizi üzen herşeyi bırakarak gideceğimizi bilsek de, yine de bunlardan vazgeçemediğimiz de bir gerçek. Ayıp da değil bu. Yeter ki onurlu olsun bu uğraş, yeter ki yaşarken, çalışırken, hayatla ve insanla ilişkideyken ona ihanet etmemiş olsun bize ait olan bu ömür.
......neyse biz asıl konumuza dönelim...
19 Eylül tarihinde Gebze- Workinn otelinde OSBÜK tarafından düzenlenen bir çalıştay yapıldı. Katılım beklenenden az da olsa, ben kendi adıma bu toplantının faydalı ve verimli olduğu düşüncesindeyim. Zaten , iletişimin, içtenlikle yapılan bilgi ve düşünce alışverişinin olduğu bir ortamda, güzel şeylerin ortaya çıkmaması da düşünülemezdi, ki orada bunlardan fazlası ile vardı.
Sanayi gazetesi ise, her zamanki gibi, genç ve dinamik muhabirleri , gazete ve OSB'lere, daha doğrusu sanayicilere yönelik , son derece önemli ve emek içeren yayınları ile yine oradaydı.
Bu nedenle de öncelikle, OSBÜK'ün bu etkinliği kadar Sanayi gazetesini, sanayicilere yönelik, neredeyse kamu hizmeti niteliğindeki bu son derece faydalı çalışma ve yayınları nedeni ile kutlamak gerekir.
Çalıştaya, yukarıda da belirtiğimiz gibi, sanayicilerden ziyade, OSB'lerdeki teknik çalışanlar düzeyinde bir katılım olsa da, verimli tartışmalar ve düşünce alıverişleri yapılmıştır. Yeri geldiğinde şiirle, yeri geldiğinde hayattan örneklerle çalıştayı renklendiren Suat Bey'in enerjisinin yanısıra, genel sekreter Ali Bey'in OSB'lerin tarihsel gelişimine dair bilgilerinin de, çalıştaya zenginlik kattığını ayrıca söylemek isterim.
Daha geniş bir katılım sağlanmış olsa idi, elbetteki daha verimli, etkili bir tartışma ile yeni düşünceler üretme, OSB'lerle ve OSBÜK'ün, daha etkin bir ilişki içinde olmasından tutun, daha farklı bir vizyon ve gelecek oluşturmaya uzanan çok daha farklı sonuçların ortaya çıkacağı muhakkaktır.
OSB'ler ve OSBÜK'ün bu tür çalıştay, bilgi alışverişi, yeni düşünceler üretmeyi hedefleyen etkinliklerin önemini anlatmaya gerek olmadığı kanısındayız. Toplantıda, OSBÜK genel sekreteri Ali Bey'in de belirttiği gibi, ülkemizde, toplam 289 OSB'nin bulunduğu, bu OSB'lerde ise toplam 1.610.317 kişinin istihdam edildiği dikkate alındığında, OSB'ler ve OSBÜK'ün önemi zaten kendiliğinden ortaya çıkmakta. Bu nedenle de bundan böyle etkinlik sayıları ve çeşitleri yanısıra, katılımın nitelik ve niceliğinin artırılması da ülke sanayisi açısından son derece önemli olacağı açıktır.
Çalıştayın somut etkinlik konusuna gelince...
Çeşitli konularda görüş alışverişleri oldu. Bunların bir kısmı sözlü ve yazılı olarak dile getirildi. Ben bir hukukçu olarak kendi adıma şunları dile getirmeye çalıştığımı söyleyebilirim:
Oncelikle OSBÜK'ün kuruluş ve yapısının, 4562 Sayılı OSB kanunun 27.maddesine dayanarak OSB Uygulama Yönetmeliğinin 143. ve devamı maddelerinde olduğu gibi değil, tamamen kanun ile yapılması gerekir.
Bilindiği üzere mevcut durumda OSBÜK'ün kuruluş yapısı ve işleyişi tamamen yönetmelikle sağlandığı için, üyeliğin ihtiyariliğinden tutun, üyeleri üzerinde hiç bir hukuki yaptırıma sahip olmamaya uzanan, böylece de kağıt üzerinde mevcut, ama işlevi pek olmayan bir yapıda olmasına neden olmaktadır.
Çünkü siz yönetmelikle düzenlenen bir yapıya, üyeleri üzerinde yaptırım uygulama vb hak ve yetkiler veremezsiniz; verirseniz de bu, öncelikle Anayasanın 38-73.maddelerine aykırı olur.
Bu nedenle kuruluş ve işleyiş şeklinin, yönetmelikle değil, kanunla düzenlenmesi son derece önemli bir konudur ki, ilgili kişilerin bunu her düzeyde sıklıkla dile getirmesi gerekir düşüncesindeyim.
Çok önemli bulup dile getirdiğim diğer bir konu ise, OSBÜK'ün kuruluş ve işleyiş şeklinin, ona kamulaştırma da yapabilen kamu tüzel kişiliği kazandıracak ve 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu'na benzer bir kanunla yapılmasıdır.
Tabi ki, bu kanunun içeriği, torba kanununda olduğu gibi kanunun genel sistematiği ile çelişen maddelerle değil, sanayici ve hukukçularla yapılacak uzun bir çalışma sonra oluşturulmalıdır.
YORUMLAR