27.10.2016 / 09:42

Abdullah AYAN

Küreselleşmenin paylaşım sorunu ve Türkiye…

Önceki yazıda 2008’ de ABD’ de başlayıp tüm dünyayı saran büyük krizi atlatma girişimlerinin kalıcı olarak çözümüne yönelik açmazları ele almaya, geçen zaman içinde ABD özelinde zenginin daha zengin, yoksulun gittikçe yoksullaştığı sistemin sürdürülemez gidişini verilerle ortaya koymaya çalışmıştım.

 Geçen yıllar boyunca krizi atlatma anlamında işsizlik başta olmak üzere pek çok sorunu çözmeye başlayan ve büyümesini yeniden kriz öncesi oranlara getiren hatta vites büyütenABD’ nin, iş büyüyen pastayı paylaştırmaya gelince aynı performansı göstermek bir yana, yoksulların boğulmaya çalışıldığı ülke görüntüsü…

Çalışanların asgari saatlik ücretlerini yıllardır arttırmaktan kaçınan, bu anlamda durmadan ipe un seren sistemin; borsalara her türlü coşkuyu verirken, iş yoksullara geldiğinde sus pus olması…

New York borsasında işlem gören hisse senetlerinden oluşan çeşitli endeksler son 5-6 yılda %300-400 artışlar kaydedip, durmadan yeni rekorlar kırarken, saatlik asgari ücretin krizden yıllar sonra %28 artması, vahşi paylaşım tablosunu yeterince özetliyor sanırım.

Krizin ABD’ den AB’ ye sıçramasının ardından İspanya, Portekiz, İtalya’ da başlayıp Yunanistan’ ı yerle bir eden yangını sanırım anımsatmama gerek yok.

Ama Yunanistan demişken birkaç veriyi de paylaşmakta yarar var:

Bugün dünya medeniyetlerine beşiklik etmiş topraklar üzerindeki komşumuzun 10 milyonluk nüfusunun yaklaşık %40’ ı gıda ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor ve daha da beteri 230 bin çocuk hiçbir geliri olmayan hanelerde hayata tutunmaya çalışıyor. Yoksulluk sınırı altında hayatını sürdürmeye çalışan kesimin genel nüfusa oranı %36…

2008’ de %7,7 olan işsizlik rakamları bugün %25… Bir başka ifadeyle her 4 kişiden birinin işsiz olduğu bir ülkeden söz ediyoruz.

Çalışanların da sırtındaki yük sadece yaptıkları işle sınırlı değil, kazançlarının %40’ını vergi olarak ödüyorlar.

2009 yılında 355 milyar dolar olan gayri safi milli hâsıla her geçen yıl düşmüş ve 2015’te 195 milyar dolara gerilemiş.

Gerilemiş te kesimler arasındaki paylaşım nasıl gerçekleşmiş diyorsanız OECD’ ye göre en zengin %10 gelirin %27’ sini alırken en yoksul %10’un aldığı pay yıllık gelirin %1,7’ si…

Ve Türkiye…

Türkiye’nin en yoksul %10 luk kesiminin gelirden aldığı pay yine OECD verilerine göre %2,1 ve Yunanistan’ daki kader ortaklarına göre nispeten daha iyi.

Ama zengin ve yoksul kesimleri %10’lar yerine %20’ lere göre ölçüp yayınlayan TUİK’ e göre en yoksul %20 gelirin %6’ sını alırken zengin %20 kesim her yıl payını arttırıp 2015 sonu itibariyle toplam gelirin %46,5’ a ulaşmış…

Trend yakında bunun %50’lere ulaşacağını gösteriyor.

Birleşmiş Milletlerce Mutlak açlık sınırı kabul edilen 2,1 dolar/gün ile geçinmek zorunda kalan 50 bin insanımız var.

Ve açlık sınırı olan 4,3 dolar/gün gelirin altında kalan insan sayısı 1 milyon 250 bin kişi…

TUİK’ in açıkladığı veriler geçmiş yıllar verileriyle kıyaslandığında gelir dağılımındaki bozulma daha net ortaya çıkıyor. %20 lik kesim yani 16 milyon en yoksul 2014’e göre daha da yoksullaşırken, onların kaybından da fazlası en zengin %20 hanesine kaymış.

TUİK verilerinin yansıttığı bir başka tablo yoksulluk ile eğitim arasındaki çarpıcı ilişki:

Okuryazar olmayanların %27,2’ si yoksulluk içinde iken oran yüksek öğretim mezunları arasında %1,6’ ya düşüyor.

Ve küreselleşmenin ortaya çıkardığı mevcut sistemle aşılması olanaksız bir başka devasa sorun altından kalkılması her gün biraz daha güçleşen borçlanma…

Yine TUİK’ in son anketine yanıt veren Türkiye nüfusunun % neredeyse %70’i (%68,5) eski mobilyasını değiştiremediğini, %68’ i konut masrafı dışında taksit ödemeleri ve borçları olduğunu söylüyor.

Eski çağlardaki köleliğin yerini artık finans kölelik sisteminin aldığı yeni bir dünyaya borçlarla gözlerini açıyor insanlık…
Ve çevreden yer altı zenginliklerine dünyayı tüketirken, kan gölüne dönen dört yandaki savaşlarla kendi kendini yok etmesi yetmezmiş gibi suçsuz tüm canlılara kast eden gözü dönmüş canavara dönüşen insanoğlu…

 
YORUMLAR

Yazarın Diğer Yazıları

>> Yerel seçimler ve Mersin ittifak denklemleri... - 30.11.2017
>> Seçimlere doğru ittifaklar, Mersin özelinde durum... - 24.11.2017
>>  Tuz deposundan Taş Bina' ya... -41- (Akkahve işletmecisi Hasan' ın öyküsü) - 20.11.2017
>> Seçimlere doğru umumi manzara... - 16.11.2017
>> Tuz deposundan Taş Bina'ya -40- (Tek tipleştirmeye karşı çok renkliliğin hikâyesi) - 15.11.2017
A24 Yazarları
Recep Ali AKSOYLU Ahmed KAYMAK
Kitap israfına şimdi de EBA mı eklendi
Tüm Yazarlar