Çok Bilmek
Akşam olunca güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.
Birkaç saat sonra uyanan kadın telaşla kocasını uyandırmaya çalışır.
Adam uyku sersemi ve uykunun en güzel yerinde uyandırıldığı içinde
bir hayli kızgın;
”Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar.
”Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.”
Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar:
-Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız
görüyorum ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.
Karısı tekrar sorar. Peki ,bu sana neyi gösteriyor?
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve yanıtlar:
-Teolojik olarak Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimi görüyorum.
-Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki
önemsizliğimizi görüyorum.
-Astronomik olarak galaksilerin , yıldızların , gezegenlerin varlığını görüyorum.
-Yıldızların komuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.
-Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.
Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?
-Necati , çadırımızı çalmışlar!
İnsan çok bilince; burnunun ucundakini göremiyor demek ki...
Yukarıdaki yazının ana fikrini ;
Başta çok bilen siyasilerimize,
Bu halkın üzerinden milyonları kazanan sömüren ve soyan Tüm servetini çalışanlarına borçlu, sözüm ona
İşadamlarına.
Tembel ve hiçbir şey üretmeyen emek ve maaş hırsızı bazı emekçilere.
Dilenci ahlaklı ve manipülasyon ustası sendikacılara.
Onlara önder olup yol gösteren, kendini bir şey sanan çakma sanatçılara.
Düşüncesiz, düşünür ve fikirsiz, fikir adamlarına.
En cahilinden üniversiteli ve bilgisiz bilim adamlarına.
Entel dantel geçinip ağzı kalabalık yularlı , (pardon boynu fularlı), batı devşirmesi cahillere
Ve "dini-dar" hoşgörü yoksunu dindarlarımıza gönderiyorum.
Artık umarım saç taramaktan bir vakit bulup da kafalarını kaldırıp gökyüzümüz çalınmadan, etrafa bakarlar.
Görmekle bakmak başka şeydir ve gerçeğin önündeki en büyük engel
Önyargılarımızdır.
Güzel günler görmek üzere, haydi kalın sağlıcakla, umutla, sevgiyle.
